tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart, 2013

Cunda'da Kış

Ayvalık her yaz değişmez adresimiz ama son iki yıldır şubat tatillerimizde de Ayvalık'a gidiyoruz.

Yazlık tatil beldelerinin çoğunda olduğu gibi orası da kışın sakin, kendi halinde ama başka yerlerde bu sıkıcı olabilirken özellikle Cunda'da daha keyifli oluyor.



Yazın oturabilmek için uzun sıralar beklediğiniz Taş Kahve' de balıkçılar ve Cundalılar ile oturup sohbetinizi yapabiliyor, kahvenizi söyleyip huzurla kitap okuyabiliyorsunuz.

Hele bir de hava güneşliyse, keyfine doyulmuyor! 


Yürüyüşlerinizi yol kenarından yapmak yerine yeşillik tepelere doğru yürürseniz karşınıza sadece tombik koyunlar ve 4 tarafınızı kuşatan deniz çıkıyor; gerçek anlamda bir adada olduğunuzu hatırlatıyor.


Bizim üç silahşörler bile manzaraya doyamıyor :))



Yazın güneşinde kavrulmadığı için heryer yemyeşil, rengarenk.


Hatta gökyüzü bile! 



Meşhur ara sokaklar ise gez gez bitmiyor.

 

Restore edilmiş eski Rum evlerine hayranlıkla bakarken köşeyi dönünce nasıl bir çılgınlıkla karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz... Tamam ben de Beşiktaşlıyım ama mahallenin dokusuna bu kadar da ters düşülmez ki?


Yine de zamanla bu katliamların azalacağını, annemizin anlattığı çocukluğundaki Ayvalık günlerine geri döneceğini ümit ediyorum...



Ve eğer gülümseyerek etrafa bakınırsanız Ayvalık'taki taşların bile gülümsediğini görebilirsiniz :))





31 Aralık, 2012

Benden


Bazı yılları yaşamak da bitirip bir kenara koymak da kolay değil. 2012 benim için o yıllardan biri. Hem hayatımın en kötü günlerini hem de en güzel günlerinin bir bölümünü kapsadı. Son bölümü güzel geçtiği için, yaşamak zorunda kaldığım üzüntüler sayesinde hayatıma daha büyük bir mutluluk ve huzur katıldığı için bu yılı iyi hatırlamaya çalışacağım.

Bu yıl en çok 'Dur bakalım, her şeyde bir hayır var' dedim, öncesindeki acı çekme kısmı zor geçse de sonunda hep öyle de çıktı. Bakalım 2013 en çok ne dedirtecek bana...

Vee bu yılın resimli bir özeti

Gezdim:



Giydim:


İçtim:

 Okudum:


Sevdim:


Sürdüm:
 En çok bu kategoriye çalışmışım :) Yedim:


Ve üzüldüm:


2013,hepimiz için 2012'den daha güzel olsun.




06 Eylül, 2011

Bir Kutu Dolusu Tatil

Bu yaz tatile ne uçak ne de arabayla gittik, atladık motorumuza 3000km kadar yol yaptık. Eh, 30 günlük tatile dünya kadar eşya götürüyordum, motorla asla taşıyamayacağımız kadar çok! O eşyalar bizden önce kargoyla tatile çıktı, dönüşte de yine bir koliye sığışıp arkamızdan geldi.


İçinde güneş yağları, şortlar, sandaletler, bikiniler bulunan o rengarenk koli, şu anda koridorda açılmış ama boşaltılamamış halde duruyor... Eve döndüğümüzde de, okul tekrar başladığında da tatilin bittiğini bu kadar net görememişim...

Bu bitişi sindirip, tatili güzel anlarıyla tekrar hatırlayıp, "şimdi"ye konsantre olmaya gidiyorum, döneceğim :)

Resim

05 Eylül, 2011

Özetle,

16 Ağustos, 2011

Cennete Gittim

Önceki hafta atladık motorumuza, karadenize doğru ilerledik. Trabzon, Ordu, Samsun, Sinop'u gezerek Safranbolu'ya ulaştık. Lokumları, kuyu kebaplarını lüplettip tekrar yola düştük. Nihayetinde güzel Ayvalık'a ulaştık, Cunda'ya yerleştik :)
Eylül ayına kadar kendimi denize, kuma, sakızlı dondurmaya, ballı lora, balığa vermeyi planlıyorum. Bilgisayarım yanımda olmadığı ve ortalama telefonum bloga yazmayı (hatta e-posta okumayı/yazmayı) işkenceye çevirdiği için daha ziyade twitter dan ses veriyorum, orada görüşmek üzere :)

27 Temmuz, 2011

Zirvedeydim!

Geçtiğimiz hafta katıdığımız dağcılık şenliğinde,




Bu manzaraya uyandım.




Çimenlere uzanıp huzurla bu manzarayı izledim.




Bu zirveye çıktım. (3549 m)




Zirveden mutlulukla baktığımda bu manzarayı gördüm.




Başarmanın verdiği mutlulukla burada uzanıp gülümsedim :)



Deniz tatili çok güzel ve yeri ayrı ama yaz sıcaklarında ilaç gibi gelen, hem sıcaklardan bunalan bedeni hem de bütün yıl çalışıp fazla ısınan ruhu serinleten dağ tatillerinin de yeri ayrı.


Not: Fotoğrafların büyük hallerini görmek için üzerlerine tıklamız yeterli :)


05 Temmuz, 2011

L'oreal Professionnel ile Saç Dopingi



 

"Her gün 2 saat havuzun kloruna maruz kalmaktan saçlarım yıpranacak" diye düşünmeye başlar başlamaz karşıma L'oreal Professionnel serisi, hem de çileğe göre bile ucuz fiyatlarla çıktı. Çıktı da, birkaç pürüz var:

* Saçlarım2 haftadır düzenli olarak klorda kalmasına rağmen henüz sağlıksız görünmüyorlar.

* L'orealin sadece kuaförlerde satılan bu serisinin daha önce hiçbir ürününü kullanmadım, genelde sitelerde iyi yorumlar okuyorum ama hiçbir işe yaramıyor diyenler de var. Ürünler hakkında fikri olan varsa, ses verse harika olur :)

*Alacağım yerde bana uygun olduğunu düşündüğüm serinin şampuanı hem 500ml hem de 1500ml olarak var. Hatta saç kremi de var. Buraya kadar güzel. Ama yorumlarda hep saç kremi ile değil maskeyle daha iyi sonuç alındığı yazılmış, alacağım yerde yıpranmış saçlar serisinin değil kuru ve cansız saçlar serisinin maskesi var.

 


 



 


Amaç saçlarımı bugünlerde klordan-havuz suyundan, gelecek ay içinde de deniz-kum-güneş etkisinden koruyup yıpranmasını engellemek. Yaz sonrasında da artık egzozdan, hava kirliliğinden birşeylerden korur :D O yüzden yıpranmış saçlar için olan Absolut Repair serisinin şampuanını almayı düşünüyorum. Ama bu serinin saç maskesi alacağım yerde yok, mantıklı tek alternatif de kuru ve hassas saçları besleyeceğini vaadeden Intense Repair serisinin maskesi.

Karar veremedim, şampuanı Absolut Repair (yıpranmış saçlar için), saç maskesini de Intense Repair (kuru ve cansız saçlar) serisinden alsam ürünlerin yapacağı etkiyi değiştirmiş olur muyum, iki farklı seriden ürünü birlikte kullanmak absürd mü olur?

 

Resim, resim , resim

07 Haziran, 2011

Akbank Wings'in Sanal Kanatları


Geçtiğimiz aylarda “Sık sık uçakla seyahat ediyoruz, bari bir mil kartımız olsun da mil kazanalım” dedim, başladım mil puan veren kartları araştırmaya. Sonunda yıllardır çeşitli uygulamalarını kullandığımız(...)

30 Mayıs, 2011

"Neredesin Aslı?"


Birden internete girmeyi, dolayısıyla da burada ve twitterda yazmayı bırakınca sık sık bu soruyu duymaya başladım. Bu sorunun cevabı fazlasıyla kişisel ve zor, o yüzden artık dönmüş olduğuma göre nerelerde olduğumu ve neden buralarda olmadığımı geçip buralarda yokken neler olduğunu yazayım :)

Geçen süre içerisinde:

* Ankara'ya gittim, bol bol yüzüp gezdim.

* Tahran'ın Damları'nı, Ayşe Kulin'in Hayat ve Hüzün' ünü okudum.

* Ailelerimizi ağırladım, evde ikiden fazla ses olmasının keyfini hatırladım.

* Gezinim'e Dubrovnik' i yazdım, fotoğraflara bakarken buralara gidebildiğim için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm...

* Açık havada bol bol yürümeye çalıştım.

* Korkularımın üzerine gitmek için başkaları için manyakça ama benim için gerekli bir sürü şey yaptım. Antrenmanlarım devam ediyor :)

* Fotoğraf makineme küstüm, canım değil fotoğraf çekmek makinemi elime almak bile istemedi...

* Eşimin Tanzanya videolarını kendi çapımda montajladım, ortaya çıkana ben bile şaşırdım.

* Kaza yaptım :( Bir süredir arabasızım, belirsiz bir süre daha arabasız olacağım...

* Body Shop indiriminden yıl sonuna kadar yetecek yüz bakım ürünü depoladım!

* Bilgisayarımı değiştirdim, Bimeks'e sinir oldum :S

* Bir gün sabahın köründe uyanıp ani bir kararla kahkül kestim! Neyse ki şimdiye kadar kendim kestiğimi anlayan ya da beğenmeyen çıkmadı, hatta okuldaki kahküllü kız öğrenci sayısı patladı :D
En çok da başım ağrıyana kadar düşündüm... Ne tam, ne eksik, ne doğru, ne yanlış, neyi istiyorum, neyi istemiyorum, neden öyle, neden böyle değil...

İşte böyle geçti zaman :) Bakalım bundan sonrası nasıl devam edecek, ben de merak ediyorum...

(Resim buradan alındı)

13 Mart, 2011

Evden Kayak Keyfi

Bugün için planımız geçen pazar olduğu gibi kayağa gitmekti. Üstelik cuma günü yağan kar ve bugün pırıl pırıl parlayan güneş de sanki planımızı desteklemek için özellikle çaba harcadı. Ama maalesef ben hastalanınca gidip biraz da orada üşümeye cesaret edemedim ve evde kaldım...

Aklım pistte kalınca açtım geçen yılki Sarıkamış fotoğraflarımıza bakıyorum, en azından evde oturduğum yerden kayak yapmanın, karlar içinde olmanın keyfini bir parça da olsa hissedeyim diye.

Siz de o keyfi paylaşmak isterseniz Gezinim.com için yazdığım Sarıkamış yazısına bir göz atabilirsiniz :)

 

26 Şubat, 2011

Yine Yol!

Geçen hafta evde oturduk ya, dayanamadık bugün yine düşüyoruz yollara! Birazdan Trabzon'a gitmek üzere yola çıkacağız. Güzel bir balık yiyip, sahilde yürüyüş yapıp, temiz hava alıp yarın döneceğiz.


Herkese güzel bir haftasonu diliyorum!

Yine Yol!

Geçen hafta evde oturduk ya, dayanamadık bugün yine düşüyoruz yollara! Birazdan Trabzon'a gitmek üzere yola çıkacağız. Güzel bir balık yiyip, sahilde yürüyüş yapıp, temiz hava alıp yarın döneceğiz.


Herkese güzel bir haftasonu diliyorum!

28 Ocak, 2011

Mutluyuz, Umutluyuz! Gibiyiz...


Bugün sizin için sıradan bir gün olabilir, özellikle de çocuğunuz yoksa. Ama tüm öğrenciler ve bizim gibi hala öğrenci gibi zilin çalmasına kaç dakika kaldığına bakmaktan, tatil için gün saymaktan vazgeçmemiş olan öğrenci ruhlu öğretmenler için sevinçten zıp zıp zıplama zamanı =D

Birazdan karneleri veriyoruz veee sonraki 2 hafta özgürüz! Bütün bir dönem biriktirdiğimiz sinirleri, stresleri, hayal kırıklıklarını ve başarısızlıkları unutup 2 hafta sonra ilk dönemi sadece eğlenceli ve başarılı bölümlerden ibaret gibi hatırlayarak geri döneceğiz =) En azından ben öğrencilerime böyle yapacağımızı söyleyip (ellerindeki karneler kötü olsa da) eve ikinci dönemden umutlu göndereceğim...


Laf aramızda, bu iki haftada, sadece dün sabahki şıpır şıpır akıttığı kanla ortalığı kırmızıya boyayan çocuk kafasını ve morarmış şiş gözleri unutsam yeter bana... Küçücük 4 çocuğun vahşi kavgasını unutmak için 2 hafta yeter mi bilmem ama...

Mutluyuz, Umutluyuz! Gibiyiz...


Bugün sizin için sıradan bir gün olabilir, özellikle de çocuğunuz yoksa. Ama tüm öğrenciler ve bizim gibi hala öğrenci gibi zilin çalmasına kaç dakika kaldığına bakmaktan, tatil için gün saymaktan vazgeçmemiş olan öğrenci ruhlu öğretmenler için sevinçten zıp zıp zıplama zamanı =D

Birazdan karneleri veriyoruz veee sonraki 2 hafta özgürüz! Bütün bir dönem biriktirdiğimiz sinirleri, stresleri, hayal kırıklıklarını ve başarısızlıkları unutup 2 hafta sonra ilk dönemi sadece eğlenceli ve başarılı bölümlerden ibaret gibi hatırlayarak geri döneceğiz =) En azından ben öğrencilerime böyle yapacağımızı söyleyip (ellerindeki karneler kötü olsa da) eve ikinci dönemden umutlu göndereceğim...


Laf aramızda, bu iki haftada, sadece dün sabahki şıpır şıpır akıttığı kanla ortalığı kırmızıya boyayan çocuk kafasını ve morarmış şiş gözleri unutsam yeter bana... Küçücük 4 çocuğun vahşi kavgasını unutmak için 2 hafta yeter mi bilmem ama...

27 Ocak, 2011

Ah Vodafone Ah!


Bildiğiniz gibi pazar günü eşim Tanzanya'ya tırmanışa gitti. Cep telefonumuzu Mısır'a giderken yurtdışı kullanımına açtığımız için bu defa arayıp açık olup olmadığını kontrol etmek aklımıza gelmedi bile... Ama tabii acı gerçek Tanzanya saatiye sabaha karşı 4te ortaya çıktı.

İki gündür eşimin telefonu kullanım dışı olduğu için birlikte gittiği ama benim iyi tanımadığım insanların telefonlarını arayıp onların eşimi çağırmalarını bekliyorum... Tabii bir de yorgun oldukları için uyuyor olma ihtimalleri yüzünden utanarak arıyorum her defasında.





Vodafone'u aradığımda bu konuda benim işlem yapmamın mümkün olmadığını, eşimin orada bir telefon bulup kendilerini araması gerektiğini söyledi. Dağda olduğunu, 5 dakika konuşmak için birinden telefon isteyemeyeceğini ve şarjlarını idareli kullanmaya çalıştıklarını söyledim ama kusura bakmayın dediler...

Aslında böyle hareketler yapmam ama beni mecbur bıraktılar =)) Kardeşime durumu anlattım, eşimmiş gibi arayıp hattı açtırdı. Annemler de arkadan onun bilemediği aile sorularının cevaplarını kopya vermiş =))
Kusura bakma Vodafone, sen de kendine göre haklısın müşteriyi korumaya çalışıyorsun, ama biz de sana ayıp olmasın diye 2 hafta haberleşmeden oturup endişeyle bekleyecek değildik ya!

Aklınızda bulunsun, ne kadar emin olursanız olun, "Ben yurtdışına kapattırmadım, hala açıktır" demeyin, mutlaka yola çıkmadan önce kontrolünüzü yapın!

Ah Vodafone Ah!


Bildiğiniz gibi pazar günü eşim Tanzanya'ya tırmanışa gitti. Cep telefonumuzu Mısır'a giderken yurtdışı kullanımına açtığımız için bu defa arayıp açık olup olmadığını kontrol etmek aklımıza gelmedi bile... Ama tabii acı gerçek Tanzanya saatiye sabaha karşı 4te ortaya çıktı.

İki gündür eşimin telefonu kullanım dışı olduğu için birlikte gittiği ama benim iyi tanımadığım insanların telefonlarını arayıp onların eşimi çağırmalarını bekliyorum... Tabii bir de yorgun oldukları için uyuyor olma ihtimalleri yüzünden utanarak arıyorum her defasında.





Vodafone'u aradığımda bu konuda benim işlem yapmamın mümkün olmadığını, eşimin orada bir telefon bulup kendilerini araması gerektiğini söyledi. Dağda olduğunu, 5 dakika konuşmak için birinden telefon isteyemeyeceğini ve şarjlarını idareli kullanmaya çalıştıklarını söyledim ama kusura bakmayın dediler...

Aslında böyle hareketler yapmam ama beni mecbur bıraktılar =)) Kardeşime durumu anlattım, eşimmiş gibi arayıp hattı açtırdı. Annemler de arkadan onun bilemediği aile sorularının cevaplarını kopya vermiş =))
Kusura bakma Vodafone, sen de kendine göre haklısın müşteriyi korumaya çalışıyorsun, ama biz de sana ayıp olmasın diye 2 hafta haberleşmeden oturup endişeyle bekleyecek değildik ya!

Aklınızda bulunsun, ne kadar emin olursanız olun, "Ben yurtdışına kapattırmadım, hala açıktır" demeyin, mutlaka yola çıkmadan önce kontrolünüzü yapın!

23 Ocak, 2011

Kuzu Uçtu...


Haritada Tanzanya' yı arıyorum, uçak bileti araştırıyorum, Klimanjaro için hangi rota daha iyi, otel bulamıyorum derken derken kuzucuğum bugün uçtu gitti... Yarın da önce Dar es Saalam'a sonra da Klimanjaro'ya doğru yola çıkacaklar...

Bu arada daha önce Tanzanya'daki iç hat uçak biletini almaya çalışırken vayama.com sitesini kullanmak zorunda kaldık (uçak firmasının web sitesinde bilet satılmıyor da =S). Vayama, kredi kartından 2.000tl para çekip, "your tickets cancelled" diye bir mail atıp üzerine de günlerce telefonlara cevap vermeyerek bize 5 gün boyunca ecel teri döktürdü. Neyse ki 4. günün akşamında bir görevli telefona cevap verdi ve "Siz bekleyin ve banka hesabınızı kontrol edin, biletinizi veremem ama paranın geri yatırılmasını kontrol edeceğim" dedi ve ertesi gün sorunu hallettiler.

 Her ne kadar endişeli olsam da çok güzel yerlere gidecekler, Afrika'nın en yüksek noktasına çıkacakalr, belgesellerde görüp "ne kadar da güzeller" dediğimiz hayvanları yakından görecekler, o yüzden bir yandan da gidebilme şansını yakaladıkları için çok seviniyorum... Kendime güvenebilsem ben de gitmek isterdim aslında ama o yüksekliğe dayanabileceğimi zannetmiyorum...


 Bir de Vodafone'a baktım da, telefon konuşmalarımızın dakikası 4,5 tl görünüyor. Gerçi Mısır için de öyle demişti Vodafone ama 30 saniye için 7 lira düşürmüştü kartımdan. Bir ara reklamlarda 1045 ekleyip arama yapmanın ne kadar hesaplı olduğundan bahsediyorlardı, kullanan ya da alternatif bir tavsiyesi olan var mı acaba??

Kuzu Uçtu...


Haritada Tanzanya' yı arıyorum, uçak bileti araştırıyorum, Klimanjaro için hangi rota daha iyi, otel bulamıyorum derken derken kuzucuğum bugün uçtu gitti... Yarın da önce Dar es Saalam'a sonra da Klimanjaro'ya doğru yola çıkacaklar...

Bu arada daha önce Tanzanya'daki iç hat uçak biletini almaya çalışırken vayama.com sitesini kullanmak zorunda kaldık (uçak firmasının web sitesinde bilet satılmıyor da =S). Vayama, kredi kartından 2.000tl para çekip, "your tickets cancelled" diye bir mail atıp üzerine de günlerce telefonlara cevap vermeyerek bize 5 gün boyunca ecel teri döktürdü. Neyse ki 4. günün akşamında bir görevli telefona cevap verdi ve "Siz bekleyin ve banka hesabınızı kontrol edin, biletinizi veremem ama paranın geri yatırılmasını kontrol edeceğim" dedi ve ertesi gün sorunu hallettiler.

 Her ne kadar endişeli olsam da çok güzel yerlere gidecekler, Afrika'nın en yüksek noktasına çıkacakalr, belgesellerde görüp "ne kadar da güzeller" dediğimiz hayvanları yakından görecekler, o yüzden bir yandan da gidebilme şansını yakaladıkları için çok seviniyorum... Kendime güvenebilsem ben de gitmek isterdim aslında ama o yüksekliğe dayanabileceğimi zannetmiyorum...


 Bir de Vodafone'a baktım da, telefon konuşmalarımızın dakikası 4,5 tl görünüyor. Gerçi Mısır için de öyle demişti Vodafone ama 30 saniye için 7 lira düşürmüştü kartımdan. Bir ara reklamlarda 1045 ekleyip arama yapmanın ne kadar hesaplı olduğundan bahsediyorlardı, kullanan ya da alternatif bir tavsiyesi olan var mı acaba??

16 Aralık, 2010

Mısır- Kahire Müzesi

Mısır'da Şarm el-Şeyh'ten sonraki durağımız Kahireydi. Bu iki şehir arasında yolculuk ederken Süveyş Kanalı'nı geçmeniz gerekiyor. Tarih derslerinde anlatılanları hatırlayıp kanalı göreceğim için heyecanlanmıştım ama tek görebildiğim ve fotoğrafını çekebildiğim görüntü bu oldu:


Afrika'nın en büyük kenti olan Kahire'de ilk gittiğimiz yer bu anıttı.



Anıtın en güzel yanı ise bu askerler ve bekçilerdi =))



Sonraki durağımız ise Kahire müzesiydi.


İçeriye fotoğraf makinesi sokmak yasak olduğu ve telefonla ya da (kaçak olarak içeri sokmayı becerebilirseniz) makineyle gizli gizli fotoğraf çekerken yakalanırsanız el koymaya bayıldıklarını duyunca, mecburen (güvenemesek de) fotoğraf makinelerimizi kapıda bıraktık. Sadece bahçede fotoğraf çekebildik...










Müzenin dışı böyle, içeride ise sizi Tutankamon'un hazineleri, gözlerinizi yerinden fırlatacak kadar altın, onlarca inanılmaz mumya, 120.000'den fazla eser sizi bekliyor... Dünyanın en zengin müzelerinden olan Kahire Müzesi'ndeki eski Mısır hazineleri insanın gerçekten de başını döndürüyor!

Mısır'da Şarm el-Şeyh'in sualtını görmeden ölmeyin demiştim, kesinlikle görülmesi gereken bir diğer yer de Kahire müzesi. 

Not: Kahire müzesi hakkında iki şeyi söylemeyi unutmuşum, gitmeden önce mutlaka ama mutlaka araştırma yapın, rehberiniz size var olanın ancak milyonda birini anlatabilir. Hatta yanınızda araştırma notlarınız bulunursa daha da güzel olur. Bir de içeride 10 dolar ek ödeme yapılarak girilen mumyalar odasını atlamayın, orası için alınan biletle iki mumya bölümü birden gezebiliyorsunuz, gitmişken görmeden dönmek olmaz.

Bir sonraki yazıda da piramitler ve Sfenks var, sizi bir fotoğraf bombardımanı daha bekliyor =) Ama Mısır seyahatimizde fotoğrafların neredeyse tamamı yürürken ya da birileri "hadi hadi gidiyoruz" diye seslenirken çekildi... O yüzden kenardan görünen yabancı insanların, köşeden görünen çöp tenekelerinin, yamuk çekilmiş fotoğrafların kusuruna bakmazsınız umarım...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Kim o?