doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan, 2013

Veda


Önceki pazar günü, hiç beklemediğimiz bir şekilde 11 yıllık ev arkadaşımızı, artık kızımız gibi olan Sindi' mizi kaybettik...


Şimdi geriye onlarca resim, video ve hatıra kaldı...


Tüm hayvanalrı seviyorum, Tarçın'ımız ve Lokum'umuz da var ama Sindi hep ayrıydı; bundan sonra da yerine başkasını koyamayacağız...

Zaman geçtikçe her ölüme alışılıyor belki ama şu iki üç cümleyi yazmak bile hala zor geliyor...


Kaybetmeye hazır değildik ama ne yapalım, mecburen "Güle güle kuzuzcuk"...

15 Mart, 2013

Cunda'da Kış

Ayvalık her yaz değişmez adresimiz ama son iki yıldır şubat tatillerimizde de Ayvalık'a gidiyoruz.

Yazlık tatil beldelerinin çoğunda olduğu gibi orası da kışın sakin, kendi halinde ama başka yerlerde bu sıkıcı olabilirken özellikle Cunda'da daha keyifli oluyor.



Yazın oturabilmek için uzun sıralar beklediğiniz Taş Kahve' de balıkçılar ve Cundalılar ile oturup sohbetinizi yapabiliyor, kahvenizi söyleyip huzurla kitap okuyabiliyorsunuz.

Hele bir de hava güneşliyse, keyfine doyulmuyor! 


Yürüyüşlerinizi yol kenarından yapmak yerine yeşillik tepelere doğru yürürseniz karşınıza sadece tombik koyunlar ve 4 tarafınızı kuşatan deniz çıkıyor; gerçek anlamda bir adada olduğunuzu hatırlatıyor.


Bizim üç silahşörler bile manzaraya doyamıyor :))



Yazın güneşinde kavrulmadığı için heryer yemyeşil, rengarenk.


Hatta gökyüzü bile! 



Meşhur ara sokaklar ise gez gez bitmiyor.

 

Restore edilmiş eski Rum evlerine hayranlıkla bakarken köşeyi dönünce nasıl bir çılgınlıkla karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz... Tamam ben de Beşiktaşlıyım ama mahallenin dokusuna bu kadar da ters düşülmez ki?


Yine de zamanla bu katliamların azalacağını, annemizin anlattığı çocukluğundaki Ayvalık günlerine geri döneceğini ümit ediyorum...



Ve eğer gülümseyerek etrafa bakınırsanız Ayvalık'taki taşların bile gülümsediğini görebilirsiniz :))





02 Ocak, 2013

İlk Gün

Yıl nasıl başlarsa öyle gider deyip 1 Ocak günü giyindik, sarındık, aldık kuçularımızın ikisini ve dağlara doğru yürüyüşe çıktık.



Alttaki resimde sağ taraftaki dağda bir kaya var, onun yan tarafında da görünmese de bir çam ağacı. O çam için oraya "tek çam" deniyor. İşte biz de o tek çama gittik.

Bu şehrin özelliği de dağları bembeyaz olsa da şehrin yağışsız olması. Yani doğuda olsak da "kar tatili" bir hayal bizim için.




Vee bütün gün bizim kızı ağına düşürmeye çalışan Tarçın Bey manzarayı seyrediyor gibi görünse de başka işlerle meşgul >.<

Yeni yılda abur-cubursuz beslenme kararımı henüz uygulamaya başlayamasam da daha çok hareket, daha çok spor kararımı böylece başlatmış oldum. Devamı gelir umarım :)


24 Eylül, 2012

Pazar

Dün günlerden pazardı; dinlenmenin, başlayacak haftanın enerjisini toplamanın günü. Peki biz ne yaptık?


1 saat boyunca bu havuzda yüzdük, kahvaltımızı hakettik! Küçücük şehrimizde tam olimpik bir havuz bulunması öyle büyük bir şans ki...



Kahvaltıyı eritmemiz lazımdı, biz de dağcılık kulübünün hocasını da yanımıza alıp dağın üzerinde çıkıntı şeklinde bir kaya var ya, 2,5 saatte oraya tırmandık! Defalarca "Burada ayağım kaysa aşağıdan parçalarımı bulabilirler mi acaba" diye düşünsem de aşağıya değil yukarıya bakmaya çalışarak zirvedeki kayaya çıktım. Benim gibi yükseklik korkusu had safhada olanlara göre değil bu işler ama ne yapalım...


Yorgunluktan sürünerek dağdan indik, tozumuzdan arınıp tekrar motora atladık ve şehre 30km mesafedeki şelaleye gittik.


Şelalenin yanındaki restaurant öyle güzel tavuk ve balık yapıyor ki, 3 haftadır her haftasonu oradayız; yağışlar ve dondurucu soğuklar başlamadan mümkün olduğunca keyfini çıkartmaya çalışıyoruz. Dağda dibine vuran enerjimizi yerine doldurup üzerine bir de tatlı yemiştik ki bir baktım 21.30'da uyuyakalmışım :)

Umarım sizin pazarınız da mutlu, huzurlu ve enerjik geçmiştir!

07 Mart, 2011

Mendil Satmaktan Olimpiyatlara


Yaşadığım şehirde yaklaşık bir aydır “dezavantajlı” öğrencilere haftasonları ücretsiz kayak kursu veriliyor. Üniversiteden hocaların “Bu şehir kayak için bu kadar elverişliyken bu çocuklara neden fırsat veremiyoruz” düşüncesiyle oluşturdukları bir proje bu. Maddi ya da manevi problemler yaşayan öğrenciler her hafta yepyeni kayaklarını alıp yüzlerinde kocaman gülümsemelerle vızır vızır kayak yapıyor! Türkiye’nin Sarıkamış, Palandöken, Uludağ, Davraz, Kartepe gibi tanınmış olan ve aslında birçok ilimizde de halk tarafından bilinse de adını duyuramamış olan küçük pistlerimiz varken kış olimpiyatlarında adımızın duyulması maalesef çok uzak bir ihtimal…
Bugün o çocuklarla birlikte kayak yaptık. Fotoğraf ekleyemiyorum çünkü 32 dişimizi göstere göstere kaymaktan fotoğraf makinesini almak için arabaya kadar gidemedim bir türlü… Çocukların (“Ya düşersem” korkusununu henüz yenememiş olan 1 tanesi hariç) hepsi öyle mutlu ve kaymayı başarabildiği için öyle gururluydu ki!
Keşke çocuklara daha çok fırsat yaratabilsek… Sokaklarda ziyan olan o çocukları yetenekleri doğrultusunda yönlendirebilsek…

Mendil Satmaktan Olimpiyatlara


Yaşadığım şehirde yaklaşık bir aydır “dezavantajlı” öğrencilere haftasonları ücretsiz kayak kursu veriliyor. Üniversiteden hocaların “Bu şehir kayak için bu kadar elverişliyken bu çocuklara neden fırsat veremiyoruz” düşüncesiyle oluşturdukları bir proje bu. Maddi ya da manevi problemler yaşayan öğrenciler her hafta yepyeni kayaklarını alıp yüzlerinde kocaman gülümsemelerle vızır vızır kayak yapıyor! Türkiye’nin Sarıkamış, Palandöken, Uludağ, Davraz, Kartepe gibi tanınmış olan ve aslında birçok ilimizde de halk tarafından bilinse de adını duyuramamış olan küçük pistlerimiz varken kış olimpiyatlarında adımızın duyulması maalesef çok uzak bir ihtimal…
Bugün o çocuklarla birlikte kayak yaptık. Fotoğraf ekleyemiyorum çünkü 32 dişimizi göstere göstere kaymaktan fotoğraf makinesini almak için arabaya kadar gidemedim bir türlü… Çocukların (“Ya düşersem” korkusununu henüz yenememiş olan 1 tanesi hariç) hepsi öyle mutlu ve kaymayı başarabildiği için öyle gururluydu ki!
Keşke çocuklara daha çok fırsat yaratabilsek… Sokaklarda ziyan olan o çocukları yetenekleri doğrultusunda yönlendirebilsek…

26 Şubat, 2011

Yine Yol!

Geçen hafta evde oturduk ya, dayanamadık bugün yine düşüyoruz yollara! Birazdan Trabzon'a gitmek üzere yola çıkacağız. Güzel bir balık yiyip, sahilde yürüyüş yapıp, temiz hava alıp yarın döneceğiz.


Herkese güzel bir haftasonu diliyorum!

Yine Yol!

Geçen hafta evde oturduk ya, dayanamadık bugün yine düşüyoruz yollara! Birazdan Trabzon'a gitmek üzere yola çıkacağız. Güzel bir balık yiyip, sahilde yürüyüş yapıp, temiz hava alıp yarın döneceğiz.


Herkese güzel bir haftasonu diliyorum!

23 Ocak, 2011

Kuzu Uçtu...


Haritada Tanzanya' yı arıyorum, uçak bileti araştırıyorum, Klimanjaro için hangi rota daha iyi, otel bulamıyorum derken derken kuzucuğum bugün uçtu gitti... Yarın da önce Dar es Saalam'a sonra da Klimanjaro'ya doğru yola çıkacaklar...

Bu arada daha önce Tanzanya'daki iç hat uçak biletini almaya çalışırken vayama.com sitesini kullanmak zorunda kaldık (uçak firmasının web sitesinde bilet satılmıyor da =S). Vayama, kredi kartından 2.000tl para çekip, "your tickets cancelled" diye bir mail atıp üzerine de günlerce telefonlara cevap vermeyerek bize 5 gün boyunca ecel teri döktürdü. Neyse ki 4. günün akşamında bir görevli telefona cevap verdi ve "Siz bekleyin ve banka hesabınızı kontrol edin, biletinizi veremem ama paranın geri yatırılmasını kontrol edeceğim" dedi ve ertesi gün sorunu hallettiler.

 Her ne kadar endişeli olsam da çok güzel yerlere gidecekler, Afrika'nın en yüksek noktasına çıkacakalr, belgesellerde görüp "ne kadar da güzeller" dediğimiz hayvanları yakından görecekler, o yüzden bir yandan da gidebilme şansını yakaladıkları için çok seviniyorum... Kendime güvenebilsem ben de gitmek isterdim aslında ama o yüksekliğe dayanabileceğimi zannetmiyorum...


 Bir de Vodafone'a baktım da, telefon konuşmalarımızın dakikası 4,5 tl görünüyor. Gerçi Mısır için de öyle demişti Vodafone ama 30 saniye için 7 lira düşürmüştü kartımdan. Bir ara reklamlarda 1045 ekleyip arama yapmanın ne kadar hesaplı olduğundan bahsediyorlardı, kullanan ya da alternatif bir tavsiyesi olan var mı acaba??

Kuzu Uçtu...


Haritada Tanzanya' yı arıyorum, uçak bileti araştırıyorum, Klimanjaro için hangi rota daha iyi, otel bulamıyorum derken derken kuzucuğum bugün uçtu gitti... Yarın da önce Dar es Saalam'a sonra da Klimanjaro'ya doğru yola çıkacaklar...

Bu arada daha önce Tanzanya'daki iç hat uçak biletini almaya çalışırken vayama.com sitesini kullanmak zorunda kaldık (uçak firmasının web sitesinde bilet satılmıyor da =S). Vayama, kredi kartından 2.000tl para çekip, "your tickets cancelled" diye bir mail atıp üzerine de günlerce telefonlara cevap vermeyerek bize 5 gün boyunca ecel teri döktürdü. Neyse ki 4. günün akşamında bir görevli telefona cevap verdi ve "Siz bekleyin ve banka hesabınızı kontrol edin, biletinizi veremem ama paranın geri yatırılmasını kontrol edeceğim" dedi ve ertesi gün sorunu hallettiler.

 Her ne kadar endişeli olsam da çok güzel yerlere gidecekler, Afrika'nın en yüksek noktasına çıkacakalr, belgesellerde görüp "ne kadar da güzeller" dediğimiz hayvanları yakından görecekler, o yüzden bir yandan da gidebilme şansını yakaladıkları için çok seviniyorum... Kendime güvenebilsem ben de gitmek isterdim aslında ama o yüksekliğe dayanabileceğimi zannetmiyorum...


 Bir de Vodafone'a baktım da, telefon konuşmalarımızın dakikası 4,5 tl görünüyor. Gerçi Mısır için de öyle demişti Vodafone ama 30 saniye için 7 lira düşürmüştü kartımdan. Bir ara reklamlarda 1045 ekleyip arama yapmanın ne kadar hesaplı olduğundan bahsediyorlardı, kullanan ya da alternatif bir tavsiyesi olan var mı acaba??

06 Aralık, 2010

Mısır: Sharm el-Sheikh Sualtı Dünyası

Mısır seyahatimizin en güzel yanı, hatta hayatımın en güzel saatlerinden bazılarını geçirdiğim yer Şarm el-Şeyh'in güzeller güzeli deniziydi.


Ben tek yıldız dalgıcım, eşim ise 3 yıldız. O yüzden Şarm'daki ilk günümüzde tüplü dalış yapmak için hemen bir tur ayarlamaya gittik. Eşim tur firmalarıyla konuşurken biz de hemen ön taraftaki denize girdik ve rüya görüyorum sandım! Aşağıdaki balıkların çoğu gözümün önünde salınıp duruyordu!


Neredeyse 30-40 santimlik derinlikten itibaren onlarca çeşit rengarenk balık ve rengarenk mercanların-sualtı bitkilerinin-süngerlerin arasında buldum kendimi. Renkler öyle güzeldi ve balıklar öyle çoktu ki hayatımın en büyüleyici anlarından birini yaşadığımı düşündüm... 1 metreden bile az bir derinlikte hayatımda gördüğüm en güzel manzarayı izledim...(Yazının sorundaki linke tıkladığınızda neler gördüğüm hakkında bir fikriniz olacak!)


Ertesi sabah dalış ekibiyle birlikte Tiran Adası'na doğru yola çıktık. Hırsızlık konusunda yaşadığımız korku nedeniyle makinemi yanıma alamadım ama önceki gün aldığımız kullanıp atılacak sualtı makinesi ile fotoğraf çektik. Fotoğraflarda renkler belli değil, onu da hayal gücünüze bırakıyorum =)




Yarısı siyah yarısı ise beyaz olan balıkları görünce "aaa beşiktaşlılar" dedim tabii ama sadece "gluk gluk guluuk" sesi çıktı =) 




Üstteki fotoğrafın alt taraftaki balığı fark ettiniz mi?










İkinci gün ise Ras Muhammed Milli Parkı'na dalışa gittik. Burada dalınan derinlik ilk günden daha fazlaydı ve ek olarak bir mağara dalışı yapıldı.








Şarm el-Şeyh, deniz altı güzellikleri ile, bence insanın ölmeden önce mutlaka görmesi gereken bir yer. Eğer hala ikna olmadıysanız ya da anlattığım güzellikleri gerçek bir makine ile çekmiş birinin rengarenk fotoğraflarını görmek isterseniz tıklayın =)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Kim o?