Fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fotoğraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan, 2013

Veda


Önceki pazar günü, hiç beklemediğimiz bir şekilde 11 yıllık ev arkadaşımızı, artık kızımız gibi olan Sindi' mizi kaybettik...


Şimdi geriye onlarca resim, video ve hatıra kaldı...


Tüm hayvanalrı seviyorum, Tarçın'ımız ve Lokum'umuz da var ama Sindi hep ayrıydı; bundan sonra da yerine başkasını koyamayacağız...

Zaman geçtikçe her ölüme alışılıyor belki ama şu iki üç cümleyi yazmak bile hala zor geliyor...


Kaybetmeye hazır değildik ama ne yapalım, mecburen "Güle güle kuzuzcuk"...

02 Ocak, 2013

İlk Gün

Yıl nasıl başlarsa öyle gider deyip 1 Ocak günü giyindik, sarındık, aldık kuçularımızın ikisini ve dağlara doğru yürüyüşe çıktık.



Alttaki resimde sağ taraftaki dağda bir kaya var, onun yan tarafında da görünmese de bir çam ağacı. O çam için oraya "tek çam" deniyor. İşte biz de o tek çama gittik.

Bu şehrin özelliği de dağları bembeyaz olsa da şehrin yağışsız olması. Yani doğuda olsak da "kar tatili" bir hayal bizim için.




Vee bütün gün bizim kızı ağına düşürmeye çalışan Tarçın Bey manzarayı seyrediyor gibi görünse de başka işlerle meşgul >.<

Yeni yılda abur-cubursuz beslenme kararımı henüz uygulamaya başlayamasam da daha çok hareket, daha çok spor kararımı böylece başlatmış oldum. Devamı gelir umarım :)


09 Ocak, 2012

Canon EOS 600D





Fotografium Canon 600D profesyonel fotoğraf makinesi hediye ediyor! Yarışmaya katılarak Canon 600D Kit, Manfrotto 055XProb tripod ve Kata123Go-30 fotoğraf çantası kazanma şansı yakalayın! http://blog.fotografium.com/fotografium-canon-600d-hediye-ediyor/ sayfasını ziyaret ederek yarışma hakkında diğer bilgilere ulaşabilirsiniz.



24 Eylül, 2011

Project OMG! Pan-2

Veee kaldığımız yerden bitirme projeme devam. Karar ile uygulama aralığında 2 ürünüm bitmişti (fotoğraflarda da yoklar zaten), ikinci yazıyı yazana kadar birkaç ürün daha bitti.

Nerede kalmıştık?


23. Fa Golden Star:


Kokusunu beğenerek almıştım, hala da seviyorum ama çok uzun süredir bitemedi gitti... Deodorantların yarattığı o yanma hissini sevmediğim için arada roll-on kullanıyorum. Madem onu sevmiyorsun neden hep roll-on kullanmıyorsun derseniz, roll-on da da üstteki o top bölgesinde bakteri oluşumu olması kolay.


24. Maybelline Define-A-Lash


Şu alışverişte aldığım Maybelline setin içinden çıkmıştı bu rimel. Topaklanma yapmadan, fazla dolgunlaştırmasa da güzel güzel belirginleştiriyor. Sırada bekleyenler olmasa tekrar alır mıyım, alırım :)


25. Avon Moisture Seduction Ruj- Mocha Plum


%50 indirimdeyken denemek için almıştım, çok da memnun kaldım. Hem rengi çok güzel hem nemlendirici etkisi yüksek. Benimki geldikten sonra diğer arkadaşlarım da renklerinden sipariş verdiler, onlar da çok memnun. Eğer ruj arıyorsanız bu seriye bir göz atın derim.


26. Maybelline Watershine Diamonds-Mauve Diamonds (110)


Çoğu kişinin bu seriden bir ruju olmuştur diye düşünüyorum, glossları da vardı. Vakt-i zamanında hızımı alamayıp 2 tane almışım bu rujdan, o zamanlar severek kullanıyordum ama şimdi bana gitmediğini düşünüyorum. Yapısı çok ince, incecik simlerle dolu ve dudakları kurutmuyor; birçok kişi için harika bir ruj seçimi olabilir ama benim ten rengim zaten çok beyaz ve dudak rengim de onunla birlikte beyaz. Bir de kalın dudaklıları iyice köfteye dönüştürüyor bu simli-açık renk rujlar! Biraz daha renk veren rujlardan yanayım son zamanlarda. O yüzden bu rujları koyu renk ve mat rujlarıma ikinci kat olarak kullanıyorum pırıltı katıyor ama tek kat bunu kullanmayı kestim artık.


27. E.L.F. Mineral Lipstick (Barely Bitten)


Eyes Lips Face'in mineral serisinden bir ruj, rengi de tam adına uygun. Hani dudak renginizin solduğunu görüp azıcık ısırarak renk verirsiniz ya, öyle sağlıklı ve doğal bir renk. Çok uzun süredir kullanıyorum, artık bozulacaktır o yüzden bitirmeye çalışıyorum.


28. Max Factor Colour Perfection Lipstick-Ruby Shimmer


Rengini şurada görebilirsiniz, güzel bir ruj ama altında nemlendirici sürmek lazım, çok kurutuyor. Bir daha alır mıyım; benim için fazla simli olduğu için almayacağım.


29. Rexona Cotton:


Ev yarım yarım kullanılmış deodorant dolu maalesef. Bir tanesini project pan başlasam mı derken ısrarla kullanımım sonucu bitti, sıra bunda. Güzel bir kokusu ve bol bol pudrası var.


30. Garnier Esas Bakım- Göz Makyajı Temizleycisi


Kullandıktan sonra kaybolup giden, gayet güzel temizleyen, lens gözümdeykenkullandığımda dahi rahatsız etmeyen, uygun fiyatlı bir ürün. Fiyat performans olarak alınabilecek en güzel ürünlerden, tekrar alırım.


31. Neutrogena Göz Makyaj Temizleyicisi


İki fazlı bu ürünün seveni çok ama ben o gruba dahil değilim. Hem temizleme sırasında hem de sonrasında yarattığı vıcık vıcık hissi sevmiyorum. O yağı temizlemek için göz altımı ova ova yıkamak zorunda kalmak hoşuma gitmiyor. Bir daha hayatta almam.


32. Garnier Sivilce Karşıtı Roll-on


Sivilceyi küçültme konusunda yavaş kalsa da yarattığı o serin serin rahatlatma hissi için almaya, sürmeye değer. Bu aralar cipse çikolataya sarınca ihityacım oluyor buna maalesef...


33. Garnier Kafeinli Roll-on


Gözlerim şiş uyandığımda ilk iş bundan sürüyorum, üzerinde de bir yeşil çay içince okula gidene kadar şişlik iniyor. Aynı sivilce karşıtı olan versiyonu gibi bu da serin ve çok hoş bir his bırakıyor :)


34. ELF Kütikül Kalemi


Çantamda her an taşıyabiliyorum, kalem şeklinde olduğu için kullanımı kolay ve kütikülleri hemen yumuşatıp geri itiyor; daha ne olsun? 1.5 sterline almıştım, elimdekiler bittiğinde lanet kozmetik yasağı bitmiş olursa yine alırım.


35. FlorMar Perfect Coverage Concealer (02)


Lens kullandığım için yüzerken deniz gözlüğümü (su almasın diye) deliler gibi sıkı takıyorum. Her yüzüşüm de en az 1 saat sürüyor ve sudan çıktığımda dayak yemiş gibi mosmor iki yuvarlak gözlerimi çevrelemiş oluyor. Tatil sırasında bu kapatıcıyı o izleri saklamak için geçici olarak galmıştım. Ortalama kapatıcılıkta, ortalama yoğunlukta ve arko kremler gibi yoğun bir kokusu var. Bunu göz çevrem yerine ufak etefek izleri kapatmak için kullanacağım, bir daha da almayı düşünmüyorum.


36. Maybelline Everfresh Concealer (Light Beige)


Herşeyi ortalama: fiyatı, kapatıcılığı, yoğunluğu, kokusu... Yine de bu kapatıcıyı uzun zamandır severek kullanıyorum. Elimdekiler bittikten sonra tekrar almayı düşünebilirim.


37. Rimmel Extra Super Lash (Brown-Black)


Bu rimeli taaa Dubrovnik tatilimizde Karadağ'dan almıştım. Topaklanmadan kirpikleri güzelce ayırdığı, aşırı bir dolgunluk vermese de belirginleştirdiği, rengi son derece doğal olduğu ve tabii ki hatırası olduğu için çok seviyorum. Özellikle makyajsız ama bakımlı görünmek için iyi bir seçim, tek tek ayrılmış koyu renk kirpiklerle rimel sürmemiş izlenimi verebiliyorum ;)


38. J Lo Live Luxe


Bu parfüm hiç benim tarzım değil, fazlasıyla şekerli ve meyveli, şimdi denesem almazdım. Yine de enerji patlaması yaşadığım, rengarenk giyindiğim günlerde iyi gitti:) Azıcık kaldı, onu da 2-3 günde bitiririm.


39. Cacharel Liberté


50ml.liğini 23 liraya Cheapsmells'ten almıştım, kışın çok severek kullandım. İlk anda çok ağır gelebilir, yaz ve ilkbahar için de uygun değil ama sonbahar ve kış için seçilebilir. İleride tekrar alabilirim :)


40. ELF Candy Shop Lip Gloss (Cherry Bomb)


Kutusunu, rengini, kokusunu, fiyatını çok seviyorum :) Elimde açılmamış bir tane daha var, şaşırmadınız değil mi :D


41. The Body shop- Merry Cranberry Lip Balm


Dudağa hafif bir vişne rengi veriyor, içinde de fazla göze batmayan minik simler var. En güzel yanı kışın soğuklarında dudağı harika koruması ve şeker kokusu :) Havalar soğuyunca hemen bitiririm bunu muhtemelen.


42. Golden Rose Likit Eyeliner


Fırçası ve koyu siyah rengi çok güzel ama maalesef kalıcılığı kötü... Bir daha almayı düşünmüyorum.


43. The Body Shop Kenevirli Dudak Balmı


İncecik, küçücük bu balm da çatlamış-kurumuş dudaklar için birebir.


44. Maybelline Affinitone Pudra


Tam istediğim gibi: doğal görünümlü, kapatıcılığı düşük, yağlanmayı önleyici ve hafif. Kenarında köşesinde kalan pudrayı bitirmeye çalışıyorum, elimdeki id Bareminerals pudra bitince tekrar bundan alacağım.


45. Max Factor Creme Puff


Bu project pan en çok bu üründe işe yaradı, aldığımda kıştı ve ben Casper beyazıydım. Şimdi bronzlaşınca, daha doğrusu pembeleşince tekrar bir deneyeyim, bitsin bu da dedim. Geçen haftadan beri her gün kullanıyorum, bayıldım!


46. Golden Rose Liquid Concealer (05)


FlorMar ile benzer özellikteler, farkları ürün miktarları (FlorMar 10ml, bu 2ml) ve birinin sünger fırçalı diğerinin çevirmeli-oje fırçalı olması.


47. Dior Diorissime Ready To Wear Makeup Clutch (Daylight Madonna)


Renklerine, kalıcılığına, kutusuna bayılıyorum! Gündüz makyajı için çok güzel bir palet, farlar da baz sürmeden dahi kalıcı. Ama son kullanma tarihini geçti, bir an önce bitsin, yazık olmasın...


48. Avon Simple Elements Perfect Cotton


Bendeki 30ml.'lik küçük boyu, çantamda taşımak için almıştım. Temiz bir kokusu var ama ne yazık ki çoğu Avon parfümü gibi kalıcı olmaktan çook uzak...


49. Rochas Fleur d'eau


Benim ferah ve güzel bahar kokum :) Kokusu nasıl derseniz cevabım bahar bahar kokuyor derim. Şişesini de kokusunu da çok seviyorum ama alalı çok oldu, kokusu bozulmaya başlayacak, bitirmeliyim.


Geldik sonbahar dönemli bitirme projemin listesinin sonuna. Bundan sonra biten ürün yazılarında görüşmek üzere ;)


09 Eylül, 2011

Kuçulara, Pisilere Tarak


Bizim ufaklık, askeri disiplinle ve asker traşıyla büyüdüğü için tüy dökme sorunumuz pek olmuyor. Yine de bizimkinin kızlarında (5 tane de yavrusu var bizim tosuncuğun) uzun uzun tüylerini taramak için kullanılan Furminator diye bir tarayıcı görünce dikkatimi çekti.



Furminator ile tarayınca o rapunzel gibi köpeklerden dünyanın tüyü çıkıyordu, üstelik evdeki tüy topakları da neredeyse sıfırdı. Dur bir netten bakayım, hep kendime kozmetik mi alacağım, bu defa da bizim kıza birşeyler alayım dedim veee fiyatını görünce vazgeçtim.

Bir tarayıcıya 80-120 tl aralığında bir fiyat ödemem doğrusu. Ama başarılı alternatifleri olarak gösterilen diğer tarayıcılara bir bakayım dedim ve DealExtreme'de karşıma hem Türk kullanıcıların hem de oraya yorum bırakan kullanıcıların son derece memnun olduğu bu tarayıcı çıktı. Fiyatı 8.50 $



Ben denemek için bir tane aldım gitti, daha yola bile çıkmadı ama merakla bekliyorum. Gelince yorumlarımı yazarım ama o zamana kadar eğer arayan varsa bu alternatifi de bir denemekte fayda var :)

15 Mart, 2011

Oje Kutum

Her ne kadar benzer renkleri almamaya, kurumaya yüz tutanları atıp kullanmadıklarımı arkadaşlarıma dağıtmaya çalışsam da 30 kadar ojem var. Oje de tam bir hastalık! Yeni çıkan renkler ve pahalı markaların ucuz alternatifleri daha da kolay aklımı çeliyor,  karşı koymaya çalışsam da bir anda oje çekmeceme katılıveriyor!

Sizi bilmem ama ben ojemi hep salonda eşimle tv izlerken sürüyorum. Yakın zamana kadar base coat, oje, genellikle bir şeffaf oje ve kurutucudan oluşan grup sürekli yatak odasından salona taşınıp duruyordu.

 


Markette Lipton'un hediye verdiği bu 6 gözlü kutuyu görünce "Acaba sık kullandığım renkleri bu kutuya yerleştirip salonda kamufle etsem nasıl olur?" diye düşündüm. Üstelik çekmeceye tabur tabur dizilmiş ojelerim de çekmecenin her açılıp kapanışında sağa sola savrulmaktan kurtulmuş olurdu...

Lipton poşet çaylar+ahşap kutu şeklindeki seti aldım, alırken de üzerindeki Lipton yazısını nasıl olsa dekupajla falan kaybederim diye kendimi kandırmayı unutmadım tabii :)

 


Sık kullandığım ojelerimi kutuya yerleştirip salona taşıdım, şimdi ojelerimi buradan çıkarıp sürüyorum, işim bitince kapağı kapatıp 60 sn boyunca (good to go sağolsun) ojemin kurumasını bekliyorum veee tırnaklarım hazır oluyor!

 


Ojelerini oraya buraya taşımaktan, ortalıkta dağınıklık oluşmasından bıkıp onları derli toplu saklamak için çözüm arayan varsa hala marketlerde satılan bu kutuyu tavsiye ederim ;)

 

13 Mart, 2011

Evden Kayak Keyfi

Bugün için planımız geçen pazar olduğu gibi kayağa gitmekti. Üstelik cuma günü yağan kar ve bugün pırıl pırıl parlayan güneş de sanki planımızı desteklemek için özellikle çaba harcadı. Ama maalesef ben hastalanınca gidip biraz da orada üşümeye cesaret edemedim ve evde kaldım...

Aklım pistte kalınca açtım geçen yılki Sarıkamış fotoğraflarımıza bakıyorum, en azından evde oturduğum yerden kayak yapmanın, karlar içinde olmanın keyfini bir parça da olsa hissedeyim diye.

Siz de o keyfi paylaşmak isterseniz Gezinim.com için yazdığım Sarıkamış yazısına bir göz atabilirsiniz :)

 

29 Kasım, 2010

MISIR: Şarm el-Şeyh (Eksik yazı tamamlandı...)

Şu yazımda Mısır'da yaşadığımız olumsuzluklardan bahsetmiştim. Pronto'ya hala çok kızgınız, insanların yaşadıklarını okudukça öfkemiz artıyor ama bunun yanında tur rehberimizin bizi bırakıp kaçtığı zamanlarda güzel şeyler de yaptık, güzel anılarımız da oldu. Biraz Mısır'ın güzel yanlarından bahsedeyim, biraz da nerelere gitmek gerek ve nerelerde zaman kaybetmeye gerek yok onları yazayım.




Bizim turumuz Şarm el-Şeyh ile başladı. İlk sabah saat 7'ye doğru bomboş olan Old Market'i gezdik. Old Market herhalde turistler buraya gelsin,  iki kilim alsın diye düşünülerek yapılmış, hatta girişine yukarıda gördüğünüz bu turist çekmeye yönelik sarı giriş eklenmiş ama öyle pis öyle pis ki bir daha gitsek hiç o kapıdan içeri geçip çöplerin arasında dolaşmam. 


İçeride neler satıldığını görmek isterseniz fotoğrafın büyük haline bir göz atabilirsiniz. "1 milyoncu" dediğimiz yerlede satılan hemen hemen herşey (fotoğrafta plastik çekmeceleri görebilirsiniz zaten =)), bunların yanında kilim satan dükkanlar, aktarlar(avrupalı tursitler için değişik olabilir ama bizim için hep aynı bitkilerdi) ve birkaç bakkal-çay salonu gibi yer.


Mısır'da otelleri yıldızları ile değerlendirmenin pek de bir anlamı yok açıkçası. Genel olarak pislikten rahatsızlık duymayan insanlar. Ama genel bir değerlendirme yapmak gerekirse 4 yıldızlı oteller bile gayet pis olabiliyor o yüzden mümkünse 5 yıldızlı otelleri tercih edin. Bir sonraki yazımda 4 yıldızlı bir otelden fotoğraflar koyacağım, görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten...


Otellerde verilen havlular şansınız varsa ve temiz görünüyorsa bile bence kullanmamak daha doğru. Bizim karşımıza çıkan tüm havlular gri renkteydi ve bazıları yıkanmış değil de sadece silkelenip yerine koyulmuş gibiydi... Ama yukarıda resimde gördüğünüz gibi havlularla şekiller yapmak konusunda çok marifetliler haklarını yememek lazım =)) Eh, bunu yapma nedenleri çok düşkün oldukları bahşişleri kapmak, başarılarını da buna borçlular muhtemelen =))


Bizim otelin yemekleri güzel değildi, zaten tek beklentimiz zehirlenmemekti. Ama hani otellerde omlet yapan bir adam olur hep, burada da tabanı artık çizile çizile bembeyaz olmuş teflonuyla duran omletçi amca dumur etti beni. Baktım adam yapıyor birşeyler, benden öncekine omleti yapmasını izledim. Adam yumurtayı bir kaseye kırdı, baktı yumurta bozuk, onu aşağıya döktü aynı kaseye bir tane daha kırdı. Yok o da bozuk,hop aşağı. Aynı kaseye giren 3. yumurta sağlam çıktı. "Şu bozuk yumurta bulaşmış kaseyi bir değiştirseydin amca" diye düşünürken adam elindeki tavayı yumurtayı koyamadan paaat düşürdü. Sinirlendi söylendi veee yerdeki tavayı alıp bizim o 3. yumurtayı koydu pişirdi. İşte biraz da bu yüzden Mısır'da neredeyse herkes ishal oluyor galiba... Kahvaltıda kaşarlı patates püresi, akşam sade patates püresi çıktı hergün. Domates hiç ortalıkta  yoktu ama bol bol salatalık yedim .


Otelde bir de küçük şov izledik, bu dans orada çok meşhur. O renkli eteği yukarı aşağı döndürerek hareket ettiriyorlar. Hızla dönerken ortaya çıkan renkler hoş oluyor.  Bir de zenne dans etti ki, pala bıyıkları vardı!!!


Şarm'da akşamları herkes aynı yere gidiyor: Naama Bay. Bizim otel şehirin dış tarafında olduğu için neredeyse hep taksiyle gittik.Taksicilerle bile binmeden önce sıkı bir pazarlık yapmak zorundasınız yoksa onların gözünde tam bir yolunacak tavuk haline geliyorsunuz. Bize genelde ilk verilen fiyat 70-80 Mısır pounduydu ama hep  25'e gittik =))


 Naama Bay'da temiz restoranlar, bilindik yiyecek zincirleri ve hatta neredeyse her masasında en az 1 Türk oturan bir Starbucks var =)) Eee içine ne konduğunu bildiği, temiz kahve bulmuş insanlar, içmeden bırakılır mı!!!



Aynı zamanda Hard Rock Cafe de sürekli dolup taşıyor, herkes oturmasa bile hatıra birşeyler almak için uğruyor.

Sualtı dünyası dünyaca meşhur olan Şarm'dan balık yemeden dönmek olmazdı. Zehirleneceksek de böyle zehirlenelim deyip restoranları gezmeye başladık. Naama Bay'da yemek yenebilecek (temiz gibi görünen) birkaç balık restoranı var. Fiyatlar kapıdaki menülerde yazıyor ama Mısır'ın olmazsa olmazı pazarlık burada da yapılmak zorunda... Yemeklerin ederinin yaklaşık olarak 2 katı menülere yazılmış, ilgilendiğinizi gören görevli hemen gelip "Size %20 indirim Aaa Türk müsünüz? O zaman size %40 indirim" diye anlatmaya başlıyor =))


Biz tercihimizi diğerlerine göre daha hoş görünen ve ızgara dumanı-bangır bangır Mısır müzikleri bulundurmayan Kan Zaman'dan yana kullandık. Kan Zaman "Eski Zamanlar" anlamına geliyormuş.


Resimdeki karışık balık tabağı içinde yanan bir mumla birlikte geliyor. Yengeç gerçekten de nefis, karidesler ise Şarm'ın bereketli denizinde jumbo boydan bile daha çok büyümüş! İstiridyeler bu tabakta görünmüyor çünkü eşim çok beğenince benimkilerin hepsini onun tabağına aktardım. Izgara kalamar yumuşacık ve lezzetliydi, ızgara balığın ise hangi balık olduğunu anlayamadık ama tadını çok beğendiğimiz için fazla da üzerinde durmadık =))

Naama Bay'daki balık restoranlarında alkol satılmıyor, siz ne içmek istediğinizi söylüyorsunuz ve onar yan taraftaki marketten sizin için alıp servis ediyor. Elçiye zeval olmaz, satanlarla içenler yansın mantığı yani =)) Biz Oblesque içtik, hafif ve lezzetliydi. Ömer Hayyam'ın da güzel olduğunu duyduk.


Mısırlıların kendilerine özel olduğunu anlattıkları bir çayları var. Yemeklerin üzerine ikram ediyorlar. Bizim siyah çayın nane ile demlenmiş hali, başka bir farklılık yok.


Rehberimiz yanımızda bulunduğu o yarım saat içerisinde "Şarm turistik bir yer olduğu için hatıra eşyalarınızı buradan değil de Kahire'den almak daha mantıklı" demişti. Sadece sualtı ile ilgili eşyaları buradan almamızı tavsiye etmişti.


Yine de bunun dışında Hard Rock Cafe'den bir hediye ya da Starbucks'ın Mısır bardaklarından alınabilir. 


Ve, son olarak para değişimi... Genelde Mısır'a giderken herkes yanına euro ya da dolar alıyor ve Mısırlılar bu paraları memnuniyetle kabul ediyor. Ama neredeyse her zaman Mısır poundu ile alışveriş çok daha ucuza geliyor. Euro ve dolarları ise ATMlerden pounda çevirmek en güvenlisi. Tabii yukarıdakinden daha yeni bir tane bulmanız koşuluyla =)

Şarm'ı "Görmeden ölünmemesi gereken yer" yapan ise sualtı dünyası. O güzel sualtı dünyası ise, bir sonraki Mısır yazımın konusu =)

MISIR: Şarm el-Şeyh (Eksik yazı tamamlandı...)

Şu yazımda Mısır'da yaşadığımız olumsuzluklardan bahsetmiştim. Pronto'ya hala çok kızgınız, insanların yaşadıklarını okudukça öfkemiz artıyor ama bunun yanında tur rehberimizin bizi bırakıp kaçtığı zamanlarda güzel şeyler de yaptık, güzel anılarımız da oldu. Biraz Mısır'ın güzel yanlarından bahsedeyim, biraz da nerelere gitmek gerek ve nerelerde zaman kaybetmeye gerek yok onları yazayım.




Bizim turumuz Şarm el-Şeyh ile başladı. İlk sabah saat 7'ye doğru bomboş olan Old Market'i gezdik. Old Market herhalde turistler buraya gelsin,  iki kilim alsın diye düşünülerek yapılmış, hatta girişine yukarıda gördüğünüz bu turist çekmeye yönelik sarı giriş eklenmiş ama öyle pis öyle pis ki bir daha gitsek hiç o kapıdan içeri geçip çöplerin arasında dolaşmam. 


İçeride neler satıldığını görmek isterseniz fotoğrafın büyük haline bir göz atabilirsiniz. "1 milyoncu" dediğimiz yerlede satılan hemen hemen herşey (fotoğrafta plastik çekmeceleri görebilirsiniz zaten =)), bunların yanında kilim satan dükkanlar, aktarlar(avrupalı tursitler için değişik olabilir ama bizim için hep aynı bitkilerdi) ve birkaç bakkal-çay salonu gibi yer.


Mısır'da otelleri yıldızları ile değerlendirmenin pek de bir anlamı yok açıkçası. Genel olarak pislikten rahatsızlık duymayan insanlar. Ama genel bir değerlendirme yapmak gerekirse 4 yıldızlı oteller bile gayet pis olabiliyor o yüzden mümkünse 5 yıldızlı otelleri tercih edin. Bir sonraki yazımda 4 yıldızlı bir otelden fotoğraflar koyacağım, görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten...


Otellerde verilen havlular şansınız varsa ve temiz görünüyorsa bile bence kullanmamak daha doğru. Bizim karşımıza çıkan tüm havlular gri renkteydi ve bazıları yıkanmış değil de sadece silkelenip yerine koyulmuş gibiydi... Ama yukarıda resimde gördüğünüz gibi havlularla şekiller yapmak konusunda çok marifetliler haklarını yememek lazım =)) Eh, bunu yapma nedenleri çok düşkün oldukları bahşişleri kapmak, başarılarını da buna borçlular muhtemelen =))


Bizim otelin yemekleri güzel değildi, zaten tek beklentimiz zehirlenmemekti. Ama hani otellerde omlet yapan bir adam olur hep, burada da tabanı artık çizile çizile bembeyaz olmuş teflonuyla duran omletçi amca dumur etti beni. Baktım adam yapıyor birşeyler, benden öncekine omleti yapmasını izledim. Adam yumurtayı bir kaseye kırdı, baktı yumurta bozuk, onu aşağıya döktü aynı kaseye bir tane daha kırdı. Yok o da bozuk,hop aşağı. Aynı kaseye giren 3. yumurta sağlam çıktı. "Şu bozuk yumurta bulaşmış kaseyi bir değiştirseydin amca" diye düşünürken adam elindeki tavayı yumurtayı koyamadan paaat düşürdü. Sinirlendi söylendi veee yerdeki tavayı alıp bizim o 3. yumurtayı koydu pişirdi. İşte biraz da bu yüzden Mısır'da neredeyse herkes ishal oluyor galiba... Kahvaltıda kaşarlı patates püresi, akşam sade patates püresi çıktı hergün. Domates hiç ortalıkta  yoktu ama bol bol salatalık yedim .


Otelde bir de küçük şov izledik, bu dans orada çok meşhur. O renkli eteği yukarı aşağı döndürerek hareket ettiriyorlar. Hızla dönerken ortaya çıkan renkler hoş oluyor.  Bir de zenne dans etti ki, pala bıyıkları vardı!!!


Şarm'da akşamları herkes aynı yere gidiyor: Naama Bay. Bizim otel şehirin dış tarafında olduğu için neredeyse hep taksiyle gittik.Taksicilerle bile binmeden önce sıkı bir pazarlık yapmak zorundasınız yoksa onların gözünde tam bir yolunacak tavuk haline geliyorsunuz. Bize genelde ilk verilen fiyat 70-80 Mısır pounduydu ama hep  25'e gittik =))


 Naama Bay'da temiz restoranlar, bilindik yiyecek zincirleri ve hatta neredeyse her masasında en az 1 Türk oturan bir Starbucks var =)) Eee içine ne konduğunu bildiği, temiz kahve bulmuş insanlar, içmeden bırakılır mı!!!



Aynı zamanda Hard Rock Cafe de sürekli dolup taşıyor, herkes oturmasa bile hatıra birşeyler almak için uğruyor.

Sualtı dünyası dünyaca meşhur olan Şarm'dan balık yemeden dönmek olmazdı. Zehirleneceksek de böyle zehirlenelim deyip restoranları gezmeye başladık. Naama Bay'da yemek yenebilecek (temiz gibi görünen) birkaç balık restoranı var. Fiyatlar kapıdaki menülerde yazıyor ama Mısır'ın olmazsa olmazı pazarlık burada da yapılmak zorunda... Yemeklerin ederinin yaklaşık olarak 2 katı menülere yazılmış, ilgilendiğinizi gören görevli hemen gelip "Size %20 indirim Aaa Türk müsünüz? O zaman size %40 indirim" diye anlatmaya başlıyor =))


Biz tercihimizi diğerlerine göre daha hoş görünen ve ızgara dumanı-bangır bangır Mısır müzikleri bulundurmayan Kan Zaman'dan yana kullandık. Kan Zaman "Eski Zamanlar" anlamına geliyormuş.


Resimdeki karışık balık tabağı içinde yanan bir mumla birlikte geliyor. Yengeç gerçekten de nefis, karidesler ise Şarm'ın bereketli denizinde jumbo boydan bile daha çok büyümüş! İstiridyeler bu tabakta görünmüyor çünkü eşim çok beğenince benimkilerin hepsini onun tabağına aktardım. Izgara kalamar yumuşacık ve lezzetliydi, ızgara balığın ise hangi balık olduğunu anlayamadık ama tadını çok beğendiğimiz için fazla da üzerinde durmadık =))

Naama Bay'daki balık restoranlarında alkol satılmıyor, siz ne içmek istediğinizi söylüyorsunuz ve onar yan taraftaki marketten sizin için alıp servis ediyor. Elçiye zeval olmaz, satanlarla içenler yansın mantığı yani =)) Biz Oblesque içtik, hafif ve lezzetliydi. Ömer Hayyam'ın da güzel olduğunu duyduk.


Mısırlıların kendilerine özel olduğunu anlattıkları bir çayları var. Yemeklerin üzerine ikram ediyorlar. Bizim siyah çayın nane ile demlenmiş hali, başka bir farklılık yok.


Rehberimiz yanımızda bulunduğu o yarım saat içerisinde "Şarm turistik bir yer olduğu için hatıra eşyalarınızı buradan değil de Kahire'den almak daha mantıklı" demişti. Sadece sualtı ile ilgili eşyaları buradan almamızı tavsiye etmişti.


Yine de bunun dışında Hard Rock Cafe'den bir hediye ya da Starbucks'ın Mısır bardaklarından alınabilir. 


Ve, son olarak para değişimi... Genelde Mısır'a giderken herkes yanına euro ya da dolar alıyor ve Mısırlılar bu paraları memnuniyetle kabul ediyor. Ama neredeyse her zaman Mısır poundu ile alışveriş çok daha ucuza geliyor. Euro ve dolarları ise ATMlerden pounda çevirmek en güvenlisi. Tabii yukarıdakinden daha yeni bir tane bulmanız koşuluyla =)

Şarm'ı "Görmeden ölünmemesi gereken yer" yapan ise sualtı dünyası. O güzel sualtı dünyası ise, bir sonraki Mısır yazımın konusu =)

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails

Kim o?